Eyyüp Sağır - Eylül 2025
Türkiye, sadece vatandaşlarıyla değil, milyonlarca turist ve göçmenle birlikte hareketli bir ülke.
Hal böyle olunca trafik kazaları da kaçınılmaz oluyor. Ancak işin içine yabancı uyruklu bir mağdur
ya da sürücü girdiğinde, tablo bir anda daha karmaşık bir hale geliyor.
Hukuken eşitler ama pratikte öyle mi?
Kanunlar açık: Bir yabancı da kaza mağduru olduğunda Türk vatandaşlarıyla aynı haklara sahip.
Bedensel zarar, ölüm ya da araç hasarı fark etmiyor; herkes tazminat talep edebilir. Ancak kâğıt
üzerindeki bu eşitlik, gerçek hayatta çoğu zaman işlemiyor. Dil bariyerinden evrak karmaşasına,
adres tespitinden ülkeler arası sigorta anlaşmazlıklarına kadar bir dizi sorun, yabancıların hak
arayışını zorlaştırıyor.
Sigortada bürokrasi engeli
Zorunlu trafik sigortası, yabancı mağduru da kapsıyor. Ama gelin görün ki, sigorta şirketine başvuru
yapmak için hazırlanan belgeler Türkçe. Turist üç gün içinde ülkesine dönecekse ya da göçmen resmi
ikamet belgesine sahip değilse süreç neredeyse tıkanıyor. Mağduriyet artıyor, çözüm ise
gecikiyor.
Sınır ötesi karmaşa
Avrupa’dan gelen araçlar için Yeşil Kart Sigortası devreye giriyor, ama o da pratikte hızlı
işlemiyor. Yabancı plakalı aracın karıştığı bir kazada kimin sorumlu olduğu, hangi sigortanın
devreye gireceği çoğu zaman tartışmalı. Bu süreç hem mağduru hem de yerli sürücüyü
yıpratıyor.
Göçmenlerin çıkmazı
Resmi kaydı olmayan göçmenler için tablo daha da ağır. Kimlik yok, adres yok, sigortaya başvuru
neredeyse imkânsız. Bu durumda kazanın mağduru, hakkını aramak bir yana, sistemin tamamen dışında
kalıyor.
Ne yapılmalı?
• Sigorta şirketlerinde yabancılara yönelik özel prosedürler geliştirilmeli.
• Dil engelini aşacak danışmanlık hizmetleri yaygınlaştırılmalı.
• Uluslararası iş birliğiyle sınır ötesi tazminat süreçleri hızlandırılmalı.
Son söz
Trafik kazası, kime çarpacağını seçmez. Ama hukukun görevi, kim olursa olsun mağdurun hakkını teslim
etmektir. Türkiye, hem göçmenlerin hem turistlerin yoğun olduğu bir ülke olarak bu konuda daha adil,
daha pratik çözümler üretmek zorunda. Aksi halde kazadan doğan mağduriyet, adaletin yavaşlığıyla
ikiye katlanıyor.